Seni Seviyorum Elif

Seni Seviyorum

Yazılar

Aşk İçinde Aşk
Aşk, aşk-ı getirir.Sonra bir daha aşkı getirir.Sana göre En büyüğünüde getirir.Her başka bir aşkın üzerine kurulan aşk ,diğerlerine benzetilir.Böylece her gelen aşk geldiği gibi gitmesini de bilir.Bir gün gerçek aşk karşına dikiliverir.Benzetemezsin kimselere,onun aşk olabileceğine inandırmassın kendini,perdeler çekesin yüreğine,acıların tecrübelere dönüşüvermiştir .Heyecanlarını gizlemeyi ,düşünmeyi kendine borç bilmişsindir.Farklı olan tek şey onu her düşündüğünde içinin sımsıcacık oluşudur ve İşte o gerçek aşkındır ama sen yaşamayı reddedersin...


Eski Aşkları Özlemediniz Mi
Neyi arıyorsan sen o'sun der Mevlana zulmü arıyorsan zalim, aşkı arıyorsan aşıksın der.

Aşk zulmede yaşatmamış mıydı aşkın kendisini. Adolf HİTLER de Darwinin evrim teorisine inanıp evrimin gelişmesine engel oluyor diyerek 2000den fazla sakat, özürlü insanı katlettirmemişydi. Bundan daha büyük zalimlik olabilirmirydi bir insanın yaşama hakkı elinden alınarak sorgulamadan, yargılamdan bulaşıcı hastalık taşıyan hayvanlar gibi toplu itlaf edilmesinden daha büyük zalimlik olabilir miydi ve o öldürdüğü insanlardan birinin kız kardeşine aşık olup acı çekmiş HİTLERİN KADINLARI İ diye kitaplar çıkmış ve aşk kendini zalime de kanıtlamıştı.

Zülüm den kaçıyor, birbirinden korkuyor insanlar şimdi, şimdi aşık olmak büyük zulüm oldu.ucuz sevgiler gibi ucuz laflarda türemeye başladı ''ilk görüşte aşka inanıyor musunuz ? yoksa dışarı çıkıp tekrar mı gireyim'' gibi…çöpçüler artık boş içki şişelerinin içinde başlayıp dibini bulmadan biten şehvetli aşkları ve bu aşka tek şahit olan kaldırımları utanarak sıkılarak süpürmeye başladı.Bizim kuşakta böyle değildi. biz aşkı içki şişelerine değil elimize aldığımız kiremit kırığı kırmızı tuğlalarla okul yolunda ki duvarlara ''gözlerin aklımda kaldı,canım Kezban ım…'' yazar Kezban onu seven birinin olduğunu sabah duvarda ki yazılardan öğrenirdi. Bizim şahitimiz geceydi,kaldırımlarda sokak lambalarının ışığında gölgesine gizlendiğimiz çınar ağaçlarıydı.bizden önceki kuşak duvarlara sadece ''kahrolsun'' yazacak kadar vakit bulabiliyordu. Sokaklar siyaset kokuyor, ihbarlar birer sansar, polis tetikte, ihanet kol geziyordu. Aşka vakit yoktu o zaman ceketler yağmurlara asılıyor, tehlikeli şiirler okuyup dünyaya sataşıyorlardı hürriyet ve namlu masal sevdalısıydılar….


Aşk büyük bir zülüm oldu artık sevemiyorsunuz eskisi gibi uğradığınız en büyük zulümdür. Sevdiğimzi söylemiş ve ona her seferinde bunu hak ettiğin için söylüyorum dersiniz.oysa ki o bunu hak ettiği için değil. ''seni seviyorum'' kelimesini, her defasında onu sevdiğiniz için söylemişsinizdir. Aşk yanına geldi mi her şey unutuluyor, uzağına gittimi hayat ondan ibaret geliyordu. Çünkü onunla her şeyi göze alabilirsiniz uyumadan önceki son dakikalar onun olduğu gibi güne başladığınız ilk dakikalarda onundur. uyuyunca rüyanızda uyandıksanız hep aklınızdır. Daha dün tanımış bugün kalbinizin baş köşesine koymuşsunuzdur.

Ve şimdi devirde nesilde değişti…

Komuşunun çocuğunu iki misketle kandırıp, yazdığınız mektubu el altından komuşunun kızına göndermiş, komuşunun kızından gelen mektubu iki miskete ikna olmayan,mektubu elinden almak için mısketın yanında bahşiş olarak aldığınız gofretleri, arkadaşlarıyla paylaşmadan sinsice bir köşede yiyen çocuğa geldi aşkın sırası… Artık aşklar yoldan geçen sevgiliye penecerlerin perdeleri altından gizlice bakmıyor, sanal alem denilen yerde pencereyi, camı sonuna kadar açıp hiç korkmadan kafa tutuyordu.

Dedim ya devirde nesilde değişmişti….

Duygular sahte aşklar sanal olunca, sevgilerde basitleşmiş bunun üzerine hiç heycanlanmadan, allık sürülen yanaklara konulan ilk sahte öpücüklerde tuzu biberi olmuştu.kısa bir süre sonra aşk bitecek, o haylaz çocuk yeni aşka yelken açacak, eskisinden niçin ayrıldın? Dediğinde yeni aşk, öyle olması gerekiyordu diyecek, daha ilk baştan yeni aşka da güvensizliğini sezdirecek,sevdikçe kıran kırdıkça arkasında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan haylazın,en sonunda o terk ettiklerinin ahı tutup biçare kendi yalnızlığına kapıycaktır.

Sonsuz Öyküm
Hayatla mücadelemde saflarımın çoğunu kaybettiğim günlerdi. Birbirinin aynı olan günlerde bana uzatılan her dalı işte beni kurtaracak dal diye hiç geri çevirmeden tutuyordum.

Daha elimi uzatır uzatmaz kırılacağını biliyordum oysa yenilgiyi asla kabullenmeyen beynim, sevmekten hiç yorulmayan yüreğim, alarm zilleri çalıyordu sanki ikisini de kaybetmek üzereydim.

Ben, ben olmaktan çıkıyordum. Bunu fark ettiğim anda bir şey yapamamanın acısıyla gittikçe kabuğuma çekiliyordum. Zevk aldığım hiç bir şey istemiyordum. Ne beklediğimi de bilmiyordum. Bitmeyen geceler, huzursuz uykular, uyanmak istemediğim sabahlar birbirini kovalıyordu.

Geleceğe dair umutlarımın birer birer beni terk ettiği o günlerde sürpriz yaptın sen bana birden çıkıverdin karşıma işte.

Yüreğim yeniden canlanmaya başladı. Nasıl olduğunu unuttuğum gülümseme yeniden yayıldı yüzüme. Kabuğum kırıldı, karanlık dağıldı, umutlar yeşerip içimdeki yerini aldı.

Sabah olsun diye odaları arşınladığımı gecelerin bitmesini istemiyorum artık. Çünkü sen varsın. Seni yaşamak istiyorum.

Yaşadıkça çoğalacaksın. Sonsuz bir keşfe çıkacağım seninle. Her gün yepyeni şeyler bulacağım sende keşfetmekten, seni öğrenmekten hiç bıkmayacağım.

Yastığa başıma koyup gözümü kapadığım da içimi sonsuz bir huzur kaplayacak biliyorum. Aylardır uyuyamadığım uykuları bir çırpıda uyuyacağım. Yürek çarpıntılarıyla dolu karanlık saatler bitecek. Gecemi de gündüzümü de sen dolduracaksın. Senden öncesine ait ne varsa hepsini döktüm denize. Kimselere vermeye kıyamadığım maviyi getirdim sana, al ve yerleştir yüreğine.
Seninle birlikte yenilendiğimi hissediyorum.

Her sabah yeni güne değil, mutluluğa uyanacağım. Her sabah bütün hücrelerimin sanki ilk kez o gün doğmuşlar gibi harekete geçişini hayret ve heyecanla izleyeceğim.
Sesini duymak gücümü artırıyor, tükenmeyecek bir enerji veriyor.

Sen benim için bir şanssın. Hayat her zaman böyle şanslar sunmaz insana. Sunduğunda da bunun değerini bilmek gerek. Ve ben, Hayatın bana verdiği bu şansı sonuna kadar kullanmaya kararlıyım. Bir öyküsün sen artık hep yazılacak ama sonu hiç gelmeyecek bir öykü.

Anla
Ben seni degil aslinda
Belki bu kadar benligimin icinde
Ama benim olamamanini sevdim
O kadar yakin o kadar candan
Ama bir o kadarda uzaktan bende bi hasret oluşunu sevdim
Sen benim olmadin ki
Ben senin başkalarinin olurkenki gozlerini sevdim
Hep ayni masumluğu
Yumusak ellerini birturlu tutamamayi sevdim
Ben hep senin yakinlarinda
Ama hiç yaninda olamamayi sevdim

Ben seni değil bitanem
Senin olamamayi sevdim
Bir şeyler yanliş gitti ya her seferinde
Ben tum yanlislarimin sen olmasini sevdim
Anla be gulum
Ben seni degil
Bunca yasadigim sensizligi sevdim
Oyle ki hep ona sarilip uyudum geceleri
Sevgisizdim onu sevdim
Ben bitanem, kimsenin sevemeyecegi kadar
Kendimden bile haberim olmadan
O kadar, iste o kadar delicesine sevdim

Yasak Düş(tüm)
her şey bir garip bugün
sen garip ben garip
kafesteki kuş,sofradaki aş garip
birşeyler var yolunda olmayan biliyorum
ama neee..?
sen mutlu ben umutlu
ama birşeyler var
bir korku var yüreğimde
ılık esen bu rüzgar içimi donduruyor
bir sessizlik var ikimizdede
fırtına öncesi gibi
umutluyum ama huzurlu değil
bugün yada yarın birşeyler olacak
biliyorum ve ayrılık gelecek
gel yanıma uzan diyorsun
oysa ben yanına ölmek istercesine
kalmak istiyorum
saçında bir tel yüzünde bir ben
ve kendimde bir sen olmak istercesine ölmek istiyorum
mutlu bir ölüm yok derdi şaiir
şu anda ölmek yani ellerim sarılmışken bedenine
ve yüzün göğsümde uzanmışken sen
saclarını koklayarak
ve o can alıcı gözlerine bakarak ölmek
mutlu bir ölüm varmış be şaiir
demek istiyorum.
sen dışında ben içimde tir tir titriyoruz.
ürkek bir güvercin edası var titreyişinde
sende yasağa batmış bir düşün korkusu..
bende beş yaşındaki bir çocuğun,
annesinin terkine uğrama korkusunun titrekliği....

Aramak
Ömür boyunca aramak.. Yalnız seni aramak. Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı… Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını.

 Hiç gel demeyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum.

 Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim yine kaç. Başını al, açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!

 Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünden bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı, kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.

 Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika’dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya’da olmalı, dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan’da bir mabudun gözleri olmalı, ellerin İtalya’da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım.

 Yine de bir yerin eksik kalmalı.

 Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.

 Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol